Adli Antropolojinin Tarihi ve Adli Antropoloji Araştırma Tesisleri

     Adli antropolojinin kökeninin, 1849 yılında Harvard'a Tıp Fakültesinin inşası için arazi bağışlayan Dr. George Parkman'ın, Harvard Kimya Profesörü John Webster tarafından öldürülmesinde yattığı söylenir.Webster, Parkman'dan aldığı borcu geri ödemek istememiş ve çözümü onu öldürüp kafatasını fırında yakıp, bazı parçalarını septik tanka atıp, bazılarını ise anatomi laboratuvarına koymakta bulmuştur.
Araştırmalar sonucunda söz konusu fırında ele geçen diş kalıntısı, Parkman'a dişçisinin uyguladığı dolgunun kalıbıyla tutarlılık gösterince; Webster sonunda cinayetten hüküm giymiştir.

Adli Antropoloji hakkındaki ilk çalışmalar ve uygulamalar 1800'lere dayanır.Bu alanda uygulamalı olarak çalışan ilk isimlerden biri Thomas Dwight'dır.Kendisi Amerika için adli antropolojinin babası kabul edilir çünkü Amerika'da ilk kez, kimliklendirmenin, insan iskelet kalıntılarına dayanılarak yapılabileceğini ortaya atan isimlerden biridir.

1900'lü yılların sonlarına gelindiğinde ilk adli antropoloji araştırma tesisi William Marvin Bass tarafından açılır.Kendisi de bir adli antropologdur.Adli bilimcilerin, kadavralar üzerinde kontrollü bir bilimsel araştırmayla; çürüme süreci ve osteoloji hakkında daha fazla şey öğrenebileceğini anlamış olan bu insan günümüzde de FAC olarak tanınıp hala varlığını sürdürmekte olan tesisin kurucusudur.Son yıllarda tesisde, çürüme sürecinden çok ölümün üzerinden ne kadar zaman geçtiği (TSD - time since death- estimates) ile ilgili çalışmalar yapılmaktadır. 
Tennessee Üniversitesi'nin bünyesinde olan bu tesisle ile ilgili daha fazla bilgi için :  https://fac.utk.edu/

Yakın bir zamanda ülkemizde de sahip olabileceğimizi umut ettiğim, "Ceset Çiftliği" olarak da bilinen bu araştırma tesisleri bugün çoğunlukla Amerika'da -altı adet- olmak üzere, İngiltere, Hindistan ve Avustralya'da bulunmaktadır.



CESET ÇİFTLİKLERİNDE TAM OLARAK NE YAPILIYOR ?  


  • Üniversitelerin bünyelerinde açıldıkları için, çoğunun farklı alanlarda yine adli antropolojiye ve ilgili diğer disiplinlere hizmet edecek olmak üzere araştırmalar yürüttüğü söylenilebilir.
  • Peki bu araştırmaların üzerinde yürültüğü kadavralar nereden geliyor ? 
    Hepsi bağışlanmış oluyor hatta tesislere yılda yüzün üzerinde kadavra bağışlandığı biliniyor. 
  •  Kadavralarla ne yapılıyor ?
Kadavlaralar farklı koşullara bırakılıyor ve çürüme sürecinin farklı koşullarda nasıl geliştiği inceleniyor.Örneğin biri çöp poşetine koyulup, bir arabanın bagajında bırakılırken; bir diğeri suda veya güneşin altında bırakılıyor.Bu gibi araştırmaları yapmak oldukça önemli, 30 yıla yakın süredir yapıldılar, artık zaten iskelet kalıntılarının güneşin altında mı kaldığını, kaldıysa ne kadar süre kalmış olabileceğini vb. bilebiliyoruz. Daha önce de belirttiğim gibi artık ölümün üzerinden ne kadar zaman geçtiği ile ilgileniyorlar ve ayrıca çürümekte olan insan kalıntılarından DNA elde etme, yumuşak dokular, çürüme sürecinde kalıntıların saldığı koku molekülleri ve daha bir çok farklı alanda araştırmalar yürütülüyor.
  • Bu gibi tesislerde kimler çalışıyor ?
Çoğunlukla biyolojik antropoloji üzerinde uzmanlaşmış akademisyenler, ilgili disiplinlerde uzmanlaşmış isimler.Üniversiteler kendi öğrencilerine de bu tesislerde yer veriyor, araştırma görevlisi veya stajyer olarak çalışabiliyorlar. Bu tesisleri ziyaret etmeniz mümkün, bunun için öncelikle bir başvuru formu doldurmanız gerekiyor.

 



 

Yorumlar